Seyahat Üzerine Düşünceler

Yahut Bir Başka Açıdan Seyahat

bekir
Dr. Bekir Tank

Seyahat, insanlık tarihi kadar eski ve çağrıştırdığı anlamlar itibariyle oldukça yüklü bir kavramdır. Öyle ki, bu kavram üzerine yazılıp söylenenler ve bu kavramın ilham kaynağı olduğu düşünceler tarih boyunca medeniyetlerin oluşmasında da etkili olmuşlar ve önemli bir yer edinmişlerdir.

Seyahat kavramının elbette ki genel geçer bir tanımı da var. Ama biz bu tanımla kendimizi ve düşünce ufkumuzu sınırlamak yerine, dikkatlerinizi seyahatin herkes için ayrı anlamlar taşıyan yönlerine ve hatta herkes için ayrı bir dünya olduğuna çekmeyi yeğliyoruz. Sizin için de seyahat kavramının kendinize özgü çağrıştırdığı bir anlamı, ayrı bir önemi ve ayrı bir amacı yok mu?

Seyahat, seyir halinde olmaktır.
Dolayısıyla her insan bu yönüyle birer seyyahtır.

Kimisinin seyir çizgisi veya seyir alanı kendi köyü, kasabası, şehri veya ülkesi ile sınırlı kalırken, kimisinin seyir çizgisi ve seyir alanı ülkeler, kıtalar ve okyanuslar aşırıdır. Bunlara bugün artık gökyüzünü ve henüz istisna olmakla birlikte gezegenleri de ekleyebiliriz.

İnsanoğlu düne kadar sadece rüyalarında, hayallerinde ve masallarda bulutların üstünde dolaşıyordu. Ama bugün gerçeğini yaşıyoruz. İnsanoğlu, karadan ve denizden sonra havadan da yol açtı kendine. Gökyüzünde uçanlar sadece kuşlar değildir artık. İnsan da o özlemini gerçekleştirmiş durumdadır bugün. İrili ufaklı uçaklar gökyüzünün boşluğunda, yüzlerce ve binlerce km yüksekliğinde süzülüp duruyorlar. Gâh bulutların altından, gâh içinden ve gâh üstünden geçmek sıradanlaştı artık. Dün insanoğlu ancak aşağıdan yukarıları; bulutları, gökyüzünü, ayı, güneşi ve yıldızları sadece izleyebiliyor iken, bugün insanoğlunun bu
doğrultuda yakaladığı düzey ortada.

Seyahat etmek veya seyir halinde olmak demek, aynı zamanda görmek, bilmek ve öğrenmek demektir. Görmeye, bilmeye ve öğrenmeye bir sınır koymak da mümkün değil.
Kaldı ki insanın çabası da sınırları daima zorlamak yönündedir. Başka bir ifade ile herkesin görmesi, bilmesi ve öğrenmesi farklı farklıdır. Çünkü kimisinin görmesi, bilmesi ve öğrenmesi yüzeysel olurken veya yüzeysel kalırken, kimisininki de derin ve-veya daha derindir; gördükçe daha fazla görmek, bildikçe daha fazla bilmek ve öğrendikçe daha fazla öğrenmek ister. Bütün duyularımız bilmeye ve öğrenmeye aracılık eder. Ancak konumuz seyahat olduğundan dolayı görme duyumuz olan gözlerimiz ön plana çıkmaktadır. Nereye gidersek gidelim ve hangi yöne dönersek dönelim, evvela gözlerimize çarpan nesneleri, görüş alanımıza giren şeyleri görürüz. Gördüklerimiz ile öğrendiklerimiz bizi çeşitli düşüncelere (yüzeysel ve ya derin) götürür ve zihnimizde hemen bir bilgiye dönüşüverir. Kimimiz bu bilgi ile yetinir geçeriz ve kimimiz de bunu bileceklerimizin ve öğreneceklerimizin ilk adımı olarak görür ve hemen araştırmaya koyuluruz.

Örneğin, altında yaşadığımız gökyüzü. Gök kubbe altında başımızı yukarı kaldırdığımızda, gökyüzünü görürüz. Gökyüzünün de bir hali yok ki! Gecesi, gündüzü, açık-kapalı havalısı, yağmurlu-karlı oluşu ve kısaca bin bir hali de insanoğlunun hala keşfedemediği ve belki de hiç keşfedemeyeceği nice bin halleri var. İnsan bir bakmaya görsün ve bir dalmaya görsün gökyüzüne. İlk bakışta gördüğümüz güneş, ay ve yıldızlar ve biraz yaklaştıkça, biraz araştırdıkça gördüğümüz ve keşfettiğimiz başka dünyalar ve bize yeni güneşler, gezegenler, yıldızlar ve sistemler… Kısaca hem anlaması ve hem de tarifi insanı aşan gökler!

Gökyüzünün kesintisiz olarak bize verdiklerinin yanı sıra, bir de bizim gökyüzünden aldıklarımız, ona baktıkça ve onun üzerine düşündükçe öğrendiklerimiz saymakla biter mi?

Gökteki, göklerdeki cisimler her zaman yönleri bulmada ve kıbleyi tayinde olduğu gibi, akıl etmede ve tefekkürde de ilham kaynağı olmuştur insana. İbrahim’i Allah’a götüren de bu gökyüzü ve buradaki bu yıldızlar, bu ay ve bu güneş değil miydi?

Peki, ya üzerinde yaşadığımız yer? Bu yerin yüzü, bu yerin altı ve kısaca içinde yaşadığımız bu dünya? Dünya da üstünde ve içinde barındırdıklarıyla yeterince muhteşem ve muhteşem olduğu kadar muamma değil mi?

İnsan dünyaya gözlerini açtığından ölümüne kadar bu muhteşem ve muamma dünyada ve hatta göklerde bir çeşit seyir halindedir. Lakin herkesin bu ihtişamdan ve muammadan nasibi farklıdır. Örneğin, yanda gördüğünüz resimden herkesin anlayacağı şey aynı değildir. Dolayısıyla gördüğümüz nesneler, cisimler ve eserler hakkındaki bilgimiz bize asıl ulaşmak ve elde etmek istediğimize aracılık eder.

Toparlayacak olursak, seyahat etmek güzel bir eylemdir ve “seyahat sıhhattir.” Hatırlayanınız olacaktır. Hani okul münazaralarının konularından biri de; “çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” Bizce biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Ve biri olmazsa diğeri de eksik kalır.

Yeryüzünü dolaşmak, bizden öncekilerden kalan eserleri görmek ve onlar üzerine düşünmek en güzel okumalardandır.

Bu ilk yazımızda seyahatten ne anladığımızı ve bizim için seyahatin ne anlama geldiğini özetlemeye çalıştık. Gezip gördüklerimizi sizlerle paylaşmak gelecek sayıya inşallah. Bir de seyyahlardan söz edeceğiz. Çünkü onlar bilmediğimiz, görmediğimiz ve duymadığımız diyarlardan bize haber getirenlerdir. Onlar hayattaki seyirlerini bitirmiş olsalar da bıraktıkları eserlerle seyir halinde olanlara rehberlik yapıyorlar.

İlginizi çekebilecek yazılar

Uzak Geziler – Malezya

Langkawi – Kuala Lumpur İSTANBUL İstanbul Atatürk Havalimanı’nda saat 12:00’de Navigatour yetkilileri ile buluşma. Saat …